Kimi Aramıştınız?

bugün ne izlesem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bugün ne izlesem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

The Skin I Live In - Derinin altında saklanan intikam.

0 yorum | Şarkıları dinle...

 

Film, ünlü bir plastik cerrah olan Robert Ledgard’ın (Antonio Banderas), geçmişte yaşadığı trajedilerden intikam almak için yaptığı deneyleri ve esir tuttuğu gizemli bir kadın olan Vera Cruz’u (Elena Anaya) anlatıyor. Film, Thierry Jonquet’in Mygale adlı romanından uyarlanmıştır.

Almodóvar, filmi “çığlık veya korku olmayan bir korku hikâyesi” olarak tanımlamıştır. Filmde kimlik, cinsiyet, şiddet, intikam, aile ve yaratıcılık gibi konular işlenir. Almodóvar, filmde gerilim, melodram ve bilim kurgu gibi farklı türleri ustaca harmanlar. Filmdeki görsel ve müzikal öğeler de dikkat çekicidir. Film, renkli ve zarif bir estetik sunar. Alberto Iglesias’ın müziği ise filmdeki duygusal yoğunluğu artırır.

Film, oyunculuk, senaryo ve yönetim açısından başarılıdır. Banderas ve Anaya’nın performansları özellikle etkileyicidir. Senaryo ise sürükleyici, şaşırtıcı ve orijinaldir. Yönetim ise Almodóvar’ın tecrübesini ve yeteneğini yansıtır. Filmdeki zayıf yönler ise bazı sahnelerin fazla uzun veya gereksiz olması, bazı karakterlerin yeterince geliştirilmemesi veya bazı olayların mantıksız veya inandırıcı olmaması olabilir. Bunlar ise filmdeki genel kaliteyi çok fazla etkilemez.

Sonuç olarak, The Skin I Live In filmi izleyiciye sıradan olmayan bir sinema deneyimi sunar. Almodóvar’ın cesur ve yaratıcı vizyonunu gösteren film, insan doğasının karmaşıklığını ve çelişkilerini gözler önüne serer. Film, hem estetik hem de felsefi açıdan tatmin edicidir.


YORUMLAR

Film, genel olarak olumlu eleştiriler almıştır. İzleyiciler, filmi sürükleyici, şaşırtıcı, orijinal ve cesur bulmuşlardır. Almodóvar’ın yönetmenliği, Banderas ve Anaya’nın oyunculukları, senaryonun karmaşıklığı ve filmdeki görsel ve müzikal öğeler övülmüştür. Filmdeki cinsellik, şiddet ve kimlik temaları ise bazı izleyicileri rahatsız etmiş veya şaşırtmıştır. Filmdeki bazı sahnelerin fazla uzun veya gereksiz olduğu, bazı karakterlerin yeterince geliştirilmediği veya bazı olayların mantıksız veya inandırıcı olmadığı da eleştirilen noktalardan olmuştur. Bunlar ise filmdeki genel kaliteyi çok fazla etkilememiştir.

İşte bazı izleyici yorumlarından alıntılar:

  • “Bu film beni çok etkiledi. Almodóvar’ın en iyi filmlerinden biri bence. Oyunculuklar harikaydı. Hikaye çok ilginç ve sarsıcıydı. Filmdeki estetik ve müzik de çok güzeldi.”
  • “Film bana göre değildi. Çok karanlık ve rahatsız ediciydi. Cinsellik ve şiddet sahneleri çok fazlaydı. Hikaye de çok karmaşık ve saçmaydı. Almodóvar’ın daha iyi filmlerini izlemiştim.”
  • “Film çok orijinal ve cesurdu. Almodóvar’ın tarzını seviyorum. Banderas ve Anaya çok iyi oynamışlar. Hikaye çok şaşırtıcı ve gerilimliydi. Filmdeki temalar da çok ilgi çekiciydi.”
  • “Film beni hayal kırıklığına uğrattı. Almodóvar’ın daha iyi yapabileceğini düşünüyorum. Film çok uzun ve sıkıcıydı. Bazı sahneler gereksizdi. Karakterler de yeterince geliştirilmemişti.”




TAMİRHANE - Bazen işler düşündüğünüz gibi gitmez.

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

Tamirhane, 2022 yılında vizyona giren bir Türk komedi filmidir. Yönetmenliğini Erkan Kolçak Köstendil’in yaptığı filmin senaryosu Bülent Şakrak’a aittir. Filmin başrollerinde Nejat İşler, Rıza Kocaoğlu ve Merve Dizdar yer almaktadır. Film, yetiştirme yurdunda büyüyen iki yakın arkadaşın boya ve kaporta dükkanında başlarına gelen komik olayları konu edinmektedir. Filmde ceset, tiner ve araba gibi ilginç unsurlar kullanılarak kara mizah yapılır.

filmde kara mizah ve absürt komedi öğeleri kullanılmıştır. Filmde ceset, tiner ve araba gibi ilginç unsurların bir araya gelmesi seyirciyi hem gülümsetiyor hem de şaşırtıyorFilmde ayrıca yetiştirme yurdunda büyüyen iki arkadaşın hayata tutunma çabaları, manevi babalarının desteği ve platonik aşkları gibi duygusal yönler de işlenmiştirFilmdeki mizah anlayışı avam esprilere kaçmadan seyir keyfi veren bir ton yakalamıştırFilm seyirciye verdiği mesajlar açısından ise dostluk, aile, aşk ve hayatta kalma gibi temaları ele almıştırFilmdeki karakterlerin yaşadıkları zorluklara rağmen birlikte gülebilmeleri ve hayallerini gerçekleştirmeye çalışmaları seyirciyi hem eğlendiriyor hem de etkiliyor.

Film Türk komedi sinemasında sıkça rastlanan bir tür olan kara mizah ve absürt komedi türünde bir film. Bu türdeki diğer filmler arasında Hababam Sınıfı, G.O.R.A., Organize İşler, Kabadayı, Eşkıya gibi filmler sayılabilir. Bu filmlerle ortak noktaları ise şunlardır:


Filmde yetiştirme yurdunda büyüyen iki arkadaşın hayata tutunma çabaları, manevi babalarının desteği ve platonik aşkları gibi duygusal yönler de işlenmiştir. Bu da filmdeki komedinin yanında dramatik bir boyut da olduğunu gösterir. Bu bakımdan Hababam Sınıfı, Kabadayı ve Eşkıya gibi filmlerle benzerlik gösterir.


Filmde ceset, tiner ve araba gibi ilginç unsurların bir araya gelmesi seyirciyi hem gülümsetiyor hem de şaşırtıyor. Filmde ayrıca kara mizah ve absürt komedi öğeleri kullanılmıştır. Bu da filmdeki komedinin uçarı ve burlesk bir tonu olduğunu gösterir. Bu bakımdan G.O.R.A. ve Organize İşler gibi filmlerle benzerlik gösterir.


Filmde yönetmen Erkan Kolçak Köstendil aynı zamanda oyuncu olarak da rol almıştır. Bu da filmdeki komedinin yönetmenin kendi mizah anlayışını yansıttığını gösterir. Bu bakımdan Cem Yılmaz’ın yönettiği ve oynadığı G.O.R.A. gibi filmlerden farklıdır.


Filmde Nejat İşler, Rıza Kocaoğlu ve Merve Dizdar gibi tanınmış ve başarılı oyuncular yer almıştır. Bu da filmdeki oyunculuk performanslarının yüksek olduğunu gösterir. Bu bakımdan Hababam Sınıfı gibi amatör oyuncuların yer aldığı filmlerden farklıdır.


Filmde seyirciyi şaşırtacak bir final bölümü de mevcuttur. Bu da filmdeki komedinin sadece güldürmek değil aynı zamanda düşündürmek de istediğini gösterir. Bu bakımdan Organize İşler gibi tahmin edilebilir sonu olan filmlerden farklıdır.


Filmi kimler sevebilir?


  • Kara mizah ve absürt komedi türündeki filmleri sevenler
  • Erkan Kolçak Köstendil, Nejat İşler, Rıza Kocaoğlu ve Merve Dizdar gibi oyuncuların hayranları
  • Yetiştirme yurdunda büyüyen iki arkadaşın hayata tutunma çabaları, manevi babalarının desteği ve platonik aşkları gibi duygusal yönleri de ilgi çekici bulanlar
  • Seyirciyi şaşırtacak bir final bölümü bekleyenler


Film seyirciler tarafından farklı şekillerde değerlendirilmiştir. Bazı seyirciler filmi beğenmiş ve komedi unsurlarını, oyuncu performanslarını ve final bölümünü övmüşlerdir. Bazı seyirciler ise filmi beğenmemiş ve küfürlü olduğundan, senaryosunun basit olduğundan ve oyuncuların yeteneklerini harcadığından yakınmışlardır.

MAHALLEDEN ARKADAŞLAR - Küçük bir mahallede 90'ların büyük ruhu!

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

Film, Selçuk Aydemir’in 2015 yılında yayımlanan aynı isimli kitabından uyarlanmış.

Yönetmeni ve senaristi Selçuk Aydemir olan filmin başrollerinde Nurgül Yeşilçay, Alper Kul ve Murat Akkoyunlu yer alıyorFilm, 90’lı yıllarda Küçükçekmece’de mahallenin reisi olarak bilinen İsmet’in gözüne girmek isteyen Selçuk’un, bu uğurda arkadaşlarıyla olan ilişkilerini anlatıyor.

Filmde 90’lı yılların mahalle kültürüne, çocukluk anılarına ve dönemin popüler olaylarına göndermeler yapılıyorFilmde o yıllarda mahalle arkadaşlığı üzerinden dostluk, çocukların kendi aralarındaki dostluk bağı ve ilişkileri, ailelerinin tavrı, hayalleri ve hayat mücadelesi gibi olaylar anlatıyor. 90'lı yıllarda çocuklar arasında çete kurmak, kendi aralarında öne çıkan bir lider belirlemek ve o adına "çete" dedikleri gruba katılmak çocuklar için ayrı önemliydi. Selçuk Aydemir de özellikle esasen bir çocuk munzurluğu gurubu olan bu çetecilik üzerinden asıl değerli olanın gerçek arkadaşlık bağı olduğunu esprili şekilde anlatmış. Hani öyle şahane bir film diyemem ama çerezlik... 

EL BAR - Kim güvenilir, kim değil?

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

Film, 2017 yılında çekilmiş bir İspanyol gerilim-komedi filmidir. Yönetmeni Álex De La Iglesia, senaristleri ise Álex De La Iglesia ve Jorge Guerricaechevarría’dır. Film, Madrid’in merkezindeki bir barda geçer. Bir sabah, bardan çıkan iki müşteri keskin nişancı tarafından vurulur. Barda kalan diğer müşteriler ise panik içinde hayatta kalmaya çalışır. Filmde Mario Casas, Blanca Suárez, Carmen Machi ve José Sacristán gibi ünlü İspanyol oyuncular rol alır.

Film, tek mekan filmlerini sevenler için ilgi çekici bir seçenek olabilir. Filmde insan psikolojisi, toplumsal sınıflar, salgın hastalıklar ve gizemli olaylar gibi temalar işlenir. Film hem gerilim hem de komedi unsurları içerir. 


El bar filmi, yönetmeni ve senaristi Álex De La Iglesia, 1965 doğumlu bir İspanyol yönetmen, senarist ve yapımcıdır. İlk filmi olan Mutant Action (1993) ile dikkat çeken Iglesia, daha sonra The Day of the Beast (1995), Perdita Durango (1997), Dying of Laughter (1999), Common Wealth (2000), Eight Hundred Bullets (2002), Ferpect Crime (2004), The Oxford Murders (2008), The Last Circus (2010), Witching and Bitching (2013) gibi filmlere imza atmıştır.

Iglesia’nın filmleri genellikle kara mizah, gerilim, korku ve fantastik unsurlar içerir. Iglesia, toplumun marjinal kesimlerine, insan doğasının karanlık yönlerine ve İspanyol kültürüne eleştirel bir bakış sunar. Iglesia’nın filmleri hem eleştirmenler hem de izleyiciler tarafından beğenilmiş ve pek çok ödül kazanmıştır.

El bar filmi, Iglesia’nın önceki çalışmalarıyla benzerlikler taşıyan bir film olmakla birlikte, bazı farklılıklar da gösterir. Örneğin filmde Iglesia’nın diğer filmlerine göre daha az şiddet ve kan sahneleri vardır. Ayrıca filmde fantastik veya doğaüstü unsurlar yer almaz. Filmde daha çok gerçekçi ve güncel bir senaryo izlenir.

El bar filmi, gerilim ve korku unsurları yanında komedi unsurları da içeren bir film olup, mizah anlayışı kara mizaha dayanır. Filmde, barda mahsur kalan karakterlerin birbirleriyle olan diyalogları, çatışmaları ve çaresizlikleri komik bir şekilde sunulur. Filmde ayrıca İspanyol kültürüne ve toplumsal sınıflara yönelik eleştirel ve ironik göndermeler de vardır.

Filmdeki komedi unsurlarının seyirciye verdiği mesajlar ise farklı yorumlanabilir. Bazı izleyiciler filmdeki komedinin gerilimi hafiflettiğini ve izleyiciyi eğlendirdiğini düşünebilir. Bazı izleyiciler ise filmdeki komedinin gerilimi arttırdığını ve izleyiciyi rahatsız ettiğini düşünebilir. Ayrıca filmdeki komedinin insan doğasının karanlık yönlerini ortaya çıkardığını ve toplumsal sorunlara dikkat çektiğini de söylemek mümkündür.


El bar filmi, benzer filmlerle karşılaştırıldığında bazı farklılıklar gösterir. Benzer filmler arasında şunlar sayılabilir:

  • Ölümcül Çözüm (2005): Bu filmde de bir grup insan, bir işyerinde mahsur kalır ve birbirlerinden şüphelenmeye başlar. Ancak bu filmde komedi unsuru yoktur ve film daha çok dram ve gerilim üzerine kuruludur.
  • Asabiyim Ben (2014): Bu filmde de birbirinden bağımsız altı hikaye anlatılır. Bu hikayelerde de insanların öfke, intikam ve şiddet duyguları işlenir. Ancak bu filmde kara mizah daha baskındır ve film daha çok toplumsal eleştiri yapar.
  • Ocean’s Eleven (2001) ve Ocean’s Twelve (2004): Bu filmlerde de bir grup soyguncu, büyük bir soygun planlar ve gerçekleştirir. Bu filmlerde de komedi ve gerilim unsurları vardır. Ancak bu filmlerde tek mekan yoktur ve film daha çok aksiyon üzerine kuruludur.

El bar filmi ise bu filmlerden farklı olarak tek mekan filmlerinden biridir. 


Kimler izlemeli?


El bar filmi, herkesin zevkine hitap etmeyen bir film olabilir. Filmdeki gerilim ve komedi unsurları bazı izleyicileri rahatsız edebilir. Filmdeki mantıksızlıklar ve tutarsızlıklar da bazı izleyicileri tatmin etmeyebilir. Bu nedenle filmi izlemek isteyenlerin şunlara dikkat etmesi gerekir:


  • Filmde kara mizah anlayışı hakimdir. Filmdeki komedi sahneleri bazen gerilimi hafifletirken, bazen de gerilimi arttırabilir. Filmdeki komedi unsurları aynı zamanda insan doğasının karanlık yönlerini ve toplumsal sorunları da ortaya çıkarır. Bu nedenle filmi izlemek isteyenlerin kara mizaha karşı duyarlı olmaması gerekir .
  • Filmde tek mekan olan barın içinde geçen olaylar anlatılır. Filmdeki olayların gelişimi ve sonucu da tatmin edici olmayabilir. Bu nedenle filmi izlemek isteyenlerin tek mekan filmlerini sevmesi ve filmdeki olaylara mantık aramaması gerekir .
  • Filmde hem gerilim hem de komedi unsurları vardır. Filmdeki gerilim sahneleri bazen aşırı ve gereksiz bulunabilir. Filmdeki komedi sahneleri de bazen sırıtabilir. Bu nedenle filmi izlemek isteyenlerin bu tür karışımına açık olması gerekir.

Film hakkında yorum yapan izleyicilerden bazıları şunları yazmıştır:


  • "Filmdeki oyunculuklar çok iyiydi. Tek mekan filmlerini seviyorum. Gerilim ve komedi karışımı güzeldi".
  • "Bazı sahneleri aşırı bazı sahneleri sıkıcı ve itici ama genel manada güzel bir film denilebilir en azından heyecanlı".
  • "Tek mekan filmlerinden hoşlananlar için güzel bir seçenek. Gerilim ve komedi dengesi iyi kurulmuş. Oyuncular da başarılı".
  • "Filmdeki mantıksızlıklar ve tutarsızlıklar çok fazlaydı. Filmdeki komedi unsurları da sırıttı. Filmdeki gerilim sahneleri de aşırı ve gereksizdi".
  • "Filmdeki kara mizah anlayışını sevmedim. Filmdeki komedi sahneleri gerilimi bozdu. Filmdeki olayların gelişimi ve sonucu da tatmin etmedi".

OBSESSION - Aşkın sınırlarını zorlayan bir tutku!

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

Obsession dizisi, 2023 yılında Netflix’te yayınlanan bir erotik gerilim dizisidir. Dizinin konusu, esrarengiz Anna Barton’un nişanlısının babası William ile tutkulu bir ilişkiye başlamasıyla ortaya çıkan tehlikeli bir aşk üçgeninin etrafında dönüyor. Anna her iki ilişkiyi de sürdürmek için savaşırken, William saplantılı bir sarmalın içine çekilir. Ama biri incinmeden önce sırlarını ne kadar süre saklayabilirler?

Dizinin türü dram, erotik ve gerilimdir. Dizide kimlik, cinsiyet, şiddet, intikam, aile ve yaratıcılık gibi konular işlenir. Dizi, Josephine Hart’ın Damage adlı romanından uyarlanmıştır.

Dizinin oyuncu kadrosunda şu isimler yer alır:

  • Richard Armitage: William Farrow rolünde. William, başarılı bir çocuk cerrahıdır. Ailesiyle gergin ama iyi bir hayat yaşamaktadır. Ancak Anna’ya karşı duyduğu saplantılı aşk onu tehlikeli bir yola sokar.
  • Charlie Murphy: Anna Barton rolünde. Anna, gizemli ve güzel bir kadındır. Nişanlısı Jay ile mutlu olmaya çalışmaktadır. Ancak Jay’in babası William ile yaşadığı yasak ilişki onu iki ateş arasında bırakır.
  • Indira Varma: Ingrid Farrow rolünde. Ingrid, William’ın eşi ve Jay’in annesidir. Başarılı bir avukattır. Ailesine bağlıdır. Ancak kocasının sırrını öğrendiğinde hayatı altüst olur.
  • Rish Shah: Jay Farrow rolünde. Jay, William ve Ingrid’in oğludur. Anna ile nişanlıdır. Babasına hayranlık duyar. Ancak babasının nişanlısıyla ilişkisi olduğunu öğrendiğinde şok olur.


Obsession dizisinin yönetmenleri Glenn Leyburn ve Lisa Barros D’sa’dır. Bu yönetmenler daha önce Ordinary Love (2019) ve Good Vibrations (2012) gibi filmleri yönetmişlerdir. Bu filmler de dram türündedir ve insan ilişkilerine odaklanır. Obsession dizisi ise bu yönetmenlerin ilk erotik gerilim türündeki işidir. Dizi, Josephine Hart’ın Damage adlı romanından uyarlanmıştır.

Obsession dizisinin senaristleri Morgan Lloyd-Malcolm ve Benji Walters’dır. Bu senaristler daha önce The Split (2018-2020) ve The Capture (2019) gibi dizilerde çalışmışlardır. Bu diziler de dram ve gizem türündedir ve aile, adalet ve gerçeklik gibi konuları işler. 

  • Dizi, yasak aşkın getirdiği tehlikeleri ve sonuçlarını gösterir. Dizide Anna ve William arasındaki ilişki, hem kendilerini hem de çevrelerindekileri yaralar. Dizi, yasak aşkın sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir saplantı olduğunu vurgular.
  • Dizi, insan doğasının karanlık yönlerini ortaya çıkarır. Dizide Anna ve William arasındaki ilişki, şiddet, intikam, yalan ve ihanet gibi olumsuz duyguları tetikler. Dizi, insanların kendilerini tanımadıkları ve kontrol edemedikleri bir tutkunun esiri olabileceklerini gösterir.
  • Dizi, aile ve toplum baskısının etkisini sorgular. Dizide Anna ve William arasındaki ilişki, aile ve toplum tarafından kabul edilmeyen bir ilişkidir. Dizi, Anna ve William’ın bu baskıya karşı nasıl direndiklerini veya boyun eğdiklerini gösterir. Dizi, aile ve toplum baskısının insanların özgürlüklerini kısıtladığını veya onları koruduğunu tartışmaya açar.


Obsession dizisi, benzer dizilerle karşılaştırıldığında bazı farklılıklar gösterir. Benzer diziler arasında şunlar sayılabilir:


  • You (2018-): Bu dizide de bir kitapçı çalışanı olan Joe Goldberg, aşık olduğu kadınları takip eder ve onlarla ilişki kurmaya çalışır. Bu süreçte Joe, saplantılı ve tehlikeli bir karaktere dönüşür. Bu dizide de erotik ve gerilim unsurları vardır. Ancak bu dizide tek mekan yoktur ve dizi daha çok aksiyon üzerine kuruludur.
  • Sex/Life (2021-): Bu dizide de evli bir kadın olan Billie Connelly, eski sevgilisi Brad ile yeniden iletişime geçer ve onunla yasak bir ilişkiye girer. Bu dizide de erotik ve gerilim unsurları vardır. Ancak bu dizide tek mekan yoktur ve dizi daha çok dram üzerine kuruludur.
  • Behind Her Eyes (2021): Bu dizide de evli bir psikiyatrist olan David ile sekreteri Louise arasında bir ilişki başlar. Ancak Louise, David’in eşi Adele ile de arkadaş olur ve sırlarını öğrenmeye başlar. Bu dizide de erotik ve gerilim unsurları vardır. Ancak bu dizide tek mekan yoktur ve dizi daha çok gizem üzerine kuruludur.

Obsession dizisi ise bu dizilerden farklı olarak tek mekan filmlerinden biridir. Dizi, Londra’da bir hastanede çalışan William ile oğlunun nişanlısı Anna arasındaki ilişkiyi anlatır.


Kimler izlemeli?


Obsession dizisi, herkesin zevkine hitap etmeyen bir dizi olabilir. Dizideki erotik ve gerilim unsurları bazı izleyicileri rahatsız edebilir. Dizideki mantıksızlıklar ve tutarsızlıklar da bazı izleyicileri tatmin etmeyebilir. Bu nedenle diziyi izlemek isteyenlerin şunlara dikkat etmesi gerekir:


  • Dizide yasak aşk anlayışı hakimdir. Dizide William ve Anna arasındaki ilişki, hem kendilerini hem de çevrelerindekileri yaralar. Dizi, yasak aşkın sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir saplantı olduğunu vurgular. Bu nedenle diziyi izlemek isteyenlerin yasak aşka karşı duyarlı olmaması gerekir.
  • Dizide insan doğasının karanlık yönleri ortaya çıkarılır. Dizide William ve Anna arasındaki ilişki, şiddet, intikam, yalan ve ihanet gibi olumsuz duyguları tetikler. Dizi, insanların kendilerini tanımadıkları ve kontrol edemedikleri bir tutkunun esiri olabileceklerini gösterir. Bu nedenle diziyi izlemek isteyenlerin insan doğasına karşı duyarlı olmaması gerekir.
  • Dizide tek mekan olan hastanede geçen olaylar anlatılır. Dizideki olayların gelişimi ve sonucu da tatmin edici olmayabilir. Bu nedenle diziyi izlemek isteyenlerin tek mekan dizilerini sevmesi ve dizideki olaylara mantık aramaması gerekir.

 Dizi hakkında yorum yapan izleyicilerden bazıları şunları yazmıştır:

  • "Dizi çok sıkıcı ve saçma. Oyuncuların hiçbir kimyası yok. Senaryo da çok zayıf. Erotik sahneler de çok yapay ve gereksiz. Netflix’in böyle bir diziyi yayınlamasına şaşırdım".
  • "Dizi çok heyecanlı ve baştan çıkarıcı. Oyuncuların performansları çok iyi. Senaryo da ilginç ve sürükleyici. Erotik sahneler de çok tutkulu ve gerçekçi. Netflix’in böyle bir diziyi yayınlamasına sevindim".
  • "Dizi çok abartılı ve komik. Oyuncuların hiçbir inandırıcılığı yok. Senaryo da çok mantıksız ve tutarsız. Erotik sahneler de çok aşırı ve komik. Netflix’in böyle bir diziyi yayınlamasına güldüm"
  • "Dizi çok etkileyici ve dramatik. Oyuncuların performansları çok başarılı. Senaryo da ilgi çekici ve gerilimli. Erotik sahneler de çok duygusal ve samimi. Netflix’in böyle bir diziyi yayınlamasına teşekkürler".

THE DİPLOMAT - Londra'da bir diplomatın hayatı nasıl değişir?

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

The Diplomat, uluslararası bir krizin ortasında kendini yüksek profilli bir pozisyonda bulan bir diplomatın hayatını konu alan bir dram dizisidir. Dizinin türü dram ve gerilimdir Dizinin başrol oyuncuları Keri Russell, Rufus Sewell, David Gyasi ve Rory Kinnear'dir. 

Dizinin yaratıcısı ve showrunner'ı Debora Cahn'dır¹. Cahn daha önce Grey's Anatomy, The West Wing ve Scandal gibi dizilerde senarist ve yapımcı olarak çalışmıştır. Dizinin yönetmenleri arasında Simon Cellan Jones ve Liza Johnson gibi isimler vardır. Jones, The Crown, House of Cards ve Jessica Jones gibi dizilerde yönetmenlik yapmıştır. Johnson ise The Good Fight, The Leftovers ve Hateship Loveship gibi yapımlarda yönetmenlik yapmıştır.

Bu diziyle karşılaştırıldığında, Cahn'ın önceki çalışmaları daha çok politik ve tıbbi dramalara odaklanmıştır. Jones ve Johnson'ın önceki çalışmaları ise daha çok fantastik ve gerilimli dizilerdir. Bu dizi ise uluslararası bir kriz ve diplomatik ilişkiler üzerine bir dram dizisidir. Bu nedenle, bu dizi hem yaratıcı hem de yönetmenler için farklı bir tür denemesi olabilir.

Rufus Sewell, dizide Hal Wyler'ı oynamaktadır. Hal Wyler, Kate'in kocasıdır ve kendisi de başarılı bir diplomatıdır. Kate'in yeni görevine destek olmaya çalışırken, aynı zamanda kendi kariyerindeki gerilemeyle ve düşmanlarıyla baş etmek zorundadır. Rufus Sewell, dizide karizmatik ve karmaşık bir karakteri canlandırmaktadır.

Rufus Sewell, daha önce pek çok film ve dizide rol almıştır. En bilinen rolleri arasında The Man in the High Castle'da John Smith, Victoria'da Lord Melbourne, The Illusionist'te Taunay Prens Leopold ve The Father'da Paul sayılabilir³. Rufus Sewell, genellikle kötü adam veya anti-kahraman rollerinde görülse de, bazen de romantik komedi veya tarihi drama gibi farklı türlerde de oynamıştır⁴. Rufus Sewell, İngiliz bir aktördür ve 1967 yılında Londra'da doğmuştur.

Dizide bazı bölümlerde Türkiye'den de bahsedilmiştir.

Bu dizide normal hayatta yaşam şeklini gözlemleme şansımızın olmadığı üst düzey görevleri olan iki diplomatın aynı zamanda birer hayatları olduğu gerçeği de çok güzel gösterilmiştir. Hem dünyanın merkezinde kritik kararlara yön veren iki insan, hem de herkes gibi kişisel sorunları, tuhaflıkları, sıradanlıkları olan bir tartışmalı bir çift görürüz.

Dizinin 1. sezonu beğeni almış ve 2. sezon haberi duyurulmuştur.


İYİ ADAMIN 10 GÜNÜ - İyi adam olmak için kaç gün yeter?

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

Film, Mehmet Eroğlu'nun aynı adlı romanından uyarlanan bir Türk dram filmidir. Filmin yönetmeni Uluç Bayraktar, senaristleri Mehmet Eroğlu ve Damla Serim'dir. Filmin oyuncu kadrosunda Nejat İşler, Nur Fettahoğlu, Şenay Gürler, İlayda Alişan, İlayda Akdoğan, Rıza Kocaoğlu, Kadir Çermik, Erdal Yıldız ve Ata Artman yer almaktadır. 

Filmin konusu ise şöyledir: Sadık, hayatını kaybeden karısının ardından kendini işine vermiş bir avukattır. Bir gün eski bir dostu olan Cemil'in davasını üstlenir. Cemil, karısını öldürmekle suçlanmaktadır. Sadık, Cemil'i savunurken hem kendi geçmişiyle hem de adalet sistemiyle yüzleşmek zorunda kalır. Film 3 Mart 2023 tarihinde Netflix'te yayınlanmıştır.

Filmin yönetmeni Uluç Bayraktar, Türk dizi sektöründe önemli bir isimdir. 2000 yılında Şaşıfelek Çıkmazı dizisinde yönetmen yardımcılığı yaparak başladığı kariyerinde, Kampüsistan, Ezo Gelin, Menekşe ile Halil, Ezel, Karadayı, İçerde, Çarpışma, Babil gibi popüler dizilerin yönetmenliğini üstlenmiştir. Ayrıca Kabuslar Evi adlı korku dizisinin de bazı bölümlerini yönetmiştir. İyi Adamın 10 Günü ise ilk sinema filmi olmuştur.

Filmin senaristleri Mehmet Eroğlu ve Damla Serim ise daha önce birlikte çalışmamışlardır. Mehmet Eroğlu, filmin uyarlandığı romanın da yazarıdır. Ayrıca Kötü Adamın 10 Günü adlı romanın da yazarıdır. Damla Serim ise daha önce Babil dizisinin senaryosunu yazmıştır.

Bu filmle karşılaştırıldığında, Uluç Bayraktar'ın önceki çalışmalarının çoğunun polisiye ve dram türünde olduğu görülür. Bu filmde de benzer bir tür kullanmıştır. Ancak bu filmde daha çok adalet sistemi ve insan psikolojisi üzerine odaklanmıştır. Mehmet Eroğlu ve Damla Serim'in senaryosu ise filmin gerilimini ve sürükleyiciliğini artırmıştır.

Dramatik bir konuyu komedi unsurlarıyla hafifletmeye çalışan bir filmdir. Filmin mizah anlayışı, genellikle karakterlerin yaşadıkları absürt durumlar, ironik diyaloglar ve karikatürize edilmiş kişilikler üzerine kuruludur. Filmin seyirciye verdiği mesajlar ise, hayatın zorluklarına rağmen umudunu kaybetmemek, dostluk ve aile bağlarının önemi, adalet ve vicdan arasındaki çatışma ve insanın kendi doğasını keşfetmesi gibi temalardır.

Filmdeki oyuncuların performansları genel olarak başarılı ve etkileyicidir. Özellikle Nejat İşler, filmin başrolü olan Sadık karakterini çok iyi canlandırmıştır. Sadık'ın yaşadığı duygusal çöküntü, adalet arayışı ve geçmişle hesaplaşması Nejat İşler'in mimik, jest ve tonlamasıyla izleyiciye aktarılmıştır. Nur Fettahoğlu da Rezzan karakterini başarıyla oynamıştır. Rezzan'ın Sadık'a olan ilgisi, gizemli kişiliği ve sırları Nur Fettahoğlu'nun bakışları, duruşu ve sesiyle yansıtılmıştır. Diğer oyuncular da rollerine uygun bir şekilde performans göstermişlerdir. Şenay Gürler, İlayda Alişan, İlayda Akdoğan, Rıza Kocaoğlu, Kadir Çermik, Erdal Yıldız ve Ata Artman filmin yan karakterleri olarak hikayeye renk katmışlardır. Ayrıca Esra Ronabar, Barış Falay ve Yurdaer Okur gibi konuk oyuncular da kısa süreliğine de olsa iz bırakmışlardır.

UYSALLAR - Olmak istediğin "Sen" hangisi?

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

Netflix'te yayınlanan bir kara komedi dizisidir. Dizinin konusu, her biri farklı bir hayat yaşayan ve kim olduklarını sorgulayan Uysal ailesinin uyanış hikayesidir. 

Dizinin oyuncuları şunlardır:

- Öner Erkan: Oktay Uysal rolünde. Başarılı bir mimar olan Oktay, orta yaş bunalımına girmiş ve gizli bir punk hayatı yaşamaya başlamıştır.

- Songül Öden: Nil rolünde. Oktay'ın eşi olan Nil, hiçbir zaman kendine vakit ayıramamış ve eşinin ilgisizliğinden dert yanmaktadır. Bir işe girip kendi hayatını yaşamak ister.

- Haluk Bilginer: Berhudar rolünde. Türkiye'nin en büyük cezaevi inşaatının devlet tarafından görevlendirilmiş sorumlusudur. Takıntılı bir adamdır.

- Uğur Yücel: Olcay rolünde. Oktay'ın babasıdır. Baskıcı bir baba olmuştur. Eşi öldükten sonra oğlunun yanına taşınmış ve ailesini düzeltmeye çalışmaktadır.

- Nezaket Erden: Zeynep rolünde. Oktay ve Nil'in kızlarıdır. Üniversite sınavına hazırlanmaktadır. Ailesinin yalanlarını fark etmeye başlamıştır.

- Umut Yeşildağ: Ege rolünde. Oktay ve Nil'in oğullarıdır. Lise öğrencisidir. Ailesinin sırlarını öğrenmek için çabalamaktadır.

- Serkan Altunorak: Cem rolünde. Oktay'ın iş arkadaşıdır. Oktay'ın gizli hayatını keşfeder ve ona katılmak ister.

- İbrahim Selim: Can rolünde. Oktay'ın punk arkadaşıdır. Oktay'a yeni bir dünya sunar.

- Durukan Ordu: Emre rolünde. Berhudar'ın oğludur. Babasının baskısından bunalan bir gençtir.

Uysallar dizisinin yönetmeni Onur Saylak, aynı zamanda başarılı bir oyuncu ve öğretim görevlisidir. 1977 Ankara doğumlu olan Saylak, ODTÜ Fizik Bölümü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü ve Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nde eğitim görmüştür. Tiyatro, sinema ve televizyon oyunculuğunun yanı sıra Kadir Has Üniversitesi Film ve Drama alanında öğretim görevlisi olarak da çalışmaktadır.

Onur Saylak'ın yönetmenliğini yaptığı ilk proje 2015 yılında çektiği Orman adlı kısa filmdir. Bu filmde eşi Tuba Büyüküstün de rol almıştır. 2017 yılında ise ilk uzun metrajlı filmi Daha'yı yönetmiştir. Bu film, Hakan Günday'ın aynı adlı romanından uyarlanmış ve uluslararası pek çok festivalde gösterilmiştir. Uysallar dizisi ise Onur Saylak'ın yönetmenliğini yaptığı ikinci uzun metrajlı projedir. Bu dizinin senaryosunu da Hakan Günday yazmıştır.

Onur Saylak'ın yönetmenliğini yaptığı projeler arasında ortak noktalar bulmak mümkündür. Öncelikle, bu projelerin hepsi dramatik ve karanlık bir atmosfere sahiptir. Ayrıca, bu projelerin hepsi toplumsal sorunlara, bireysel krizlere ve kimlik arayışına değinmektedir. Örneğin, Daha filminde insan kaçakçılığı ve babalık teması işlenirken, Uysallar dizisinde orta yaş bunalımı ve aile içi gizemler konu edilmektedir. Onur Saylak'ın yönetmenliğini yaptığı projelerde oyuncu yönetimi de oldukça başarılıdır. Özellikle Haluk Bilginer ile çalıştığı Şahsiyet dizisinde Emmy ödülü kazanan bir performans ortaya çıkarmıştır. Uysallar dizisinde de Haluk Bilginer'in yanı sıra Öner Erkan, Songül Öden ve Uğur Yücel gibi usta oyuncularla çalışmıştır.

Uysallar dizisinin en etkileyici yanı, izleyiciye sıradan bir ailenin aslında ne kadar sıra dışı olabileceğini göstermesidir. Dizide, Uysal ailesinin her bir ferdinin birbirinden gizlediği ikili hayatları vardır. Bu hayatlar, ailenin içindeki çatlakları ve yalanları ortaya çıkarmaktadır. Dizinin kara komedi türünde olması da izleyiciyi hem güldürüp hem düşündürebilmektedir.

Dizinin punk konusunu işleme şekli ise oldukça ilginçtir. Dizide, başarılı bir mimar olan Oktay Uysal'ın orta yaş bunalımına girmesi ve gizli bir punk hayatı yaşamaya başlaması anlatılmaktadır. Oktay, punk arkadaşı Can ile birlikte konserlere gider, saçını boyar, dövme yaptırır ve hatta bir punk grubu kurar. Bu arada ailesinden ve işinden de uzaklaşmaya başlar. Punk kültürü, Oktay'ın içindeki bastırılmış arzularını ve özgürlük isteğini yansıtmaktadır. Ancak bu kültürün de kendi kuralları ve sorunları olduğunu fark eder. Punk konusu, dizide hem komik hem de dramatik sahnelere neden olmaktadır.

Onur Saylak bu dizi ile içinde punk rock ruhu da taşıyan bir beyaz yakalı olarak beni tanımlarında dahi çok heyecanlandırmıştı. İzlediğimde de çok doyurucu buldum, umduğumu buldum diyebilirim. Öner Erkan'ın oyunculuğunun katkısı büyük elbette. Songül Öden'i de pek severim zaten.

İş hayatı, eski hayaller, endişe ile karışık yeni umutlar, özellikle bir yaştan sonra hayatı kaçırma kaygıları bir çok insanda hissedilen ortak duygular. Bu açıdan çok güzel bir noktadan yakalanmış. İş hayatı o kadar hayat değil ki, gözümüzü açtığımız anda 15-20 sene ardımızda kalmış ve biz eski fotoğraflarımıza bakarken buluyoruz kendimizi.

Fakat Onur saylak Boğa Boğa filminde beni açmadı diyebilirim. Belki de dizilerini daha çok seviyorum.

THE CROWN - Tahtın gölgesindeki ağırlık

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

The Crown, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in saltanatını anlatan tarihi bir drama dizisidir. Dizi, 1947'den 1990'ların başlarına kadar olan dönemi kapsar ve kraliyet ailesinin özel ve siyasi hayatını gösterir. Dizi, Peter Morgan tarafından yaratılmış ve Netflix için Left Bank Pictures ve Sony Pictures Television tarafından üretilmiştir.

Dizi, her iki sezon için yaşlanma sürecine uygun olarak oyuncuları değiştirir. İlk iki sezonda Kraliçe'yi Claire Foy, Prens Philip'i Matt Smith ve Prenses Margaret'i Vanessa Kirby canlandırır. Üçüncü ve dördüncü sezonda Kraliçe rolünü Olivia Colman, Prens Philip rolünü Tobias Menzies ve Prenses Margaret rolünü Helena Bonham Carter devralır. Ayrıca Prens Charles rolünde Josh O'Connor, Lady Diana Spencer rolünde Emma Corrin ve Margaret Thatcher rolünde Gillian Anderson da diziye katılır. Son iki sezon için Kraliçe rolünü Imelda Staunton, Prens Philip rolünü Jonathan Pryce ve Prenses Margaret rolünü Lesley Manville üstlenirken, Prens Charles rolünü Dominic West ve Prenses Diana rolünü Elizabeth Debicki oynayacaktır.

Olivia Colman, The Crown dizisinde Kraliçe II. Elizabeth'i üçüncü ve dördüncü sezonda canlandıran İngiliz bir oyuncudur. Bu rolüyle hem eleştirmenlerden hem de izleyicilerden büyük beğeni toplamıştır. Ayrıca bu rolüyle bir Altın Küre Ödülü ve bir Emmy Ödülü kazanmıştır. Colman, Kraliçe'nin yaşlanma sürecini ve siyasi ve kişisel zorluklarla başa çıkmasını başarıyla yansıtmıştır. Colman'ın oyunculuğu, Claire Foy'un canlandırdığı genç Kraliçe ile kıyaslanmış, ancak Colman'ın kendine özgü bir tarzı olduğu da kabul edilmiştir. Colman, dizideki rol arkadaşları Helena Bonham Carter, Josh O'Connor, Emma Corrin ve Gillian Anderson ile de iyi bir uyum yakalamıştır.

The Crown dizisinin yaratıcısı ve başlıca senaristi Peter Morgan'dır. Morgan, bu diziyi 2006 yılında yazdığı The Queen filmi ve özellikle 2013 yılında sahneye koyduğu The Audience oyunundan geliştirmiştir. Morgan, dizinin 50 bölümünü yazmıştır. Ayrıca dizinin yapımcıları arasında da yer almaktadır. Morgan'ın daha önce yazdığı diğer eserler arasında Frost/Nixon, The Last King of Scotland, The Damned United ve Rush bulunmaktadır.

The Crown dizisinin yönetmenleri arasında Stephen Daldry, Philip Martin, Julian Jarrold, Benjamin Caron, Jessica Hobbs, Christian Schwochow, Paul Whittington, Philippa Lowthorpe, Samuel Donovan, May el-Toukhy, Alex Gabassi ve Erik Richter Strand yer almaktadır. Daldry ve Martin aynı zamanda dizinin yapımcıları arasındadır. Daldry'nin daha önce yönettiği filmler arasında Billy Elliot, The Hours ve The Reader bulunmaktadır. Martin'in daha önce yönettiği diziler arasında Prime Suspect: The Final Act, Wallander ve Mo bulunmaktadır.

The Crown dizisi hakkında kraliyet ailesinin resmi bir yorumu yoktur. Ancak bazı üyelerin diziyi izledikleri ve hakkında konuştukları bilinmektedir. 

- Kraliçe'nin iletişim sekreteri, kraliyet ailesinin The Crown hakkında yorum yapmadığını ve diziyi izleyip izlemediklerini söylemediğini New York Times'a bildirmiştir. Ancak güvenilir raporlar, Kraliçe'nin ilk sezonu izlediğini ve "gerçekten beğendiğini", ancak bazı şeylerin "aşırı dramatize edildiği" konusunda endişeleri olduğunu desteklemektedir.

- Prenses Eugenie, 2017 yılında Hello dergisine dizinin "birkaç bölümünü" izlediğini ve "çok güzel çekildiğini" söylemiştir. Ayrıca kendisini The Crown'da canlandırmasını istediği aktris olarak Kate Beckinsale'i seçmiştir.

- Prenses Anne, ITV'nin 2020 yılında yayınladığı "Anne: The Princess Royal At 70" belgeselinde dizinin bazı eski bölümlerini izlediğini söylemiştir. Dizide kendisini canlandıran Erin Doherty'nin saçlarını yapmak için iki saat harcadığını duyduğunda ise inanamadığını belirtmiştir.

- Diana'nın kardeşi Charles Spencer, ailesinin Althorp House malikanesinde The Crown'ın çekimine izin vermediğini söylemiştir. Diana bu malikanede büyümüş ve buraya gömülmüştür.

- Meghan Markle, 2017 yılında Vanity Fair'e verdiği röportajda Prens Harry ile tanışmadan önce The Crown'ı izlediğini söylemiştir.

- Prens Harry, 2021 yılında James Corden ile yaptığı röportajda The Crown'ın "kurgusal" olduğunu ancak "kraliyet ailesinin yaşadığı basınç ve duyguları" doğru bir şekilde yansıttığını söylemiştir. Ayrıca kendisini The Crown'da canlandırmasını istediği aktör olarak Damian Lewis'i seçmiştir.

Benzer diziler; Downton Abbey, The Tudors, Victoria, The Great, Bridgerton olarak sayılabilir. İzleyiciler bu dizileri de sevebilir.

Dizinin bir bölümünde Türk bir karakter adında geçici bir role yer verilmiştir. Fakat bahsi geçen Türk'ü oynayan oyuncu yabancıdır. Dizi çekilmeye başlandığında ve bir çok sezonu yayınlandığında kraliçe hayatta idi. Son sezonu daha sonra yayınlanmıştır. Kraliyeti anlatan bir çok film ve dizi olmasına rağmen hayli sürükleyicidir. Dizinin tüm sezonunu izlediğinizde artık size kraliçe dendiğinde Olivia Colman aklınıza gelecektir.

Yorumlar:

- BBC'den Hugh Montgomery, dizinin beşinci sezonunu "sürükleyici, ama kötü anlatılmış bir pembe dizi" olarak nitelendirmiştir. Montgomery, dizinin oyunculuklarını ve prodüksiyonunu övmekle birlikte, senaryonun giderek tembel ve tarihsel gerçekleri çarpıtan bir hale geldiğini eleştirmiştir.

- New York Times'tan Mike Hale, dizinin beşinci sezonunu "kraliyet ailesinin en düşük noktasını gösteren" olarak tanımlamıştır. Hale, yeni kraliçe Imelda Staunton'un "muhteşem" olduğunu ve Elizabeth Debicki'nin Diana rolünde "parladığını" yazmıştır. Ancak Hale, dizinin Charles ve Diana odaklı olduğunu ve Peter Morgan'ın alegorik anlatımının karakter gelişimine zarar verdiğini belirtmiştir.

- CNN'den Brian Lowry, dizinin beşinci sezonunu "hala oldukça iyi" olarak değerlendirmiştir. Lowry, dizinin yeni oyuncularının başarılı olduğunu ve kraliyet ailesinin 1990'lardaki krizlerini ilgi çekici bir şekilde sunduğunu söylemiştir. Ancak Lowry, dizinin daha önceki sezonlarının daha yüksek standartlarda olduğunu ve beşinci sezonun bazı bölümlerinin uzun ve sıkıcı olduğunu ifade etmiştir.



DOWNTON ABBEY - Sınıfların aşkı ve savaşı

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

Downton Abbey, 20. yüzyılın başlarında İngiltere'de yaşayan soylu Crawley ailesi ve onlara hizmet eden çalışanların hayatlarını anlatan tarihi bir drama dizisidir. Dizi, 1912'den 1926'ya kadar olan dönemi kapsar ve kraliyet ailesinin de bazen dizide yer aldığı bu dizi, tarihi olaylara ve sınıf çatışmalarına değinir. 

Dizi 1800'lerin ihtişamlı görüntüsünün diğer yanını başarıyla yansıtmaktadır. Aksiyonlar olmadan da bir dizinin ne kadar sürükleyici olabileceğini, her oyuncunun zihinlerde ayrı özel bir yer edindiğini göreceksiniz. Özellikle de soğuk ve etkileyici Michelle Dockery'nin.

Dizi, altı sezon ve bir film olarak yayınlanmıştır ve toplam 52 bölümden oluşmaktadır. Dizinin oyuncu kadrosunda şu isimler yer almaktadır:

- Maggie Smith: Violet Crawley (Dowager Countess of Grantham)

- Hugh Bonneville: Robert Crawley (Earl of Grantham)

- Elizabeth McGovern: Cora Crawley (Countess of Grantham)

- Michelle Dockery: Mary Crawley (Lady Mary Talbot)

- Laura Carmichael: Edith Crawley (Lady Edith Pelham)

- Jessica Brown Findlay: Sybil Crawley (Lady Sybil Branson)

- Dan Stevens: Matthew Crawley

- Lily James: Rose MacClare (Lady Rose Aldridge)

- Jim Carter: Charles Carson (Butler)

- Phyllis Logan: Elsie Hughes (Housekeeper)

- Joanne Froggatt: Anna Bates (Head Housemaid)

- Brendan Coyle: John Bates (Valet)

- Robert James-Collier: Thomas Barrow (Under Butler)

- Sophie McShera: Daisy Mason (Assistant Cook)

- Lesley Nicol: Beryl Patmore (Cook)

- Penelope Wilton: Isobel Crawley

- Allen Leech: Tom Branson

- Matthew Goode: Henry Talbot

-Downton Abbey, televizyon eleştirmenlerinden övgü alarak birçok ödül kazanmıştır. Dizi, 2011 yılında Guinness Rekorlar Kitabı tarafından en çok beğenilen İngilizce televizyon dizisi olarak tanınmıştır.

Televizyondan sinemaya başarılı bir geçiş yapabilen nadir dizilerden biridir. 2019 yılında vizyona giren ilk filmi dünya çapında 150 milyon poundun üzerinde hasılat yapmıştır. Dizinin başrol oyuncusu Hugh Bonneville'ın dediği gibi, Bridgerton gibi dönem dizilerine ilham kaynağı olmuştur. Bonneville, Insider'a verdiği röportajda Downton Abbey'nin ilk yayınlandığında eleştirmenler tarafından küçümsendiğini ancak altı sezon sürdüğünü ve iki tane de film çekildiğini söylemiştir.

Dizi, soylu bir aile ile onlara hizmet eden çalışanların hayatlarını göstererek, sınıf farklılıklarının hem birlikte yaşamayı hem de aşkı nasıl etkilediğini vurguluyor. 

20. yüzyılın başlarında yaşanan tarihi olaylara ve bunların kraliyet ailesi ve İngiliz toplumu üzerindeki etkilerine değinir. Dizi, Birinci Dünya Savaşı, İrlanda Bağımsızlık Savaşı, Kadın Hakları Hareketi, Ekonomik Bunalım gibi olayların hem bireysel hem de toplumsal sonuçlarını gösterir.

Kraliyet ailesinin hem özel hem de siyasi hayatını göstererek, onların da sıradan insanlar gibi duyguları, zaafları ve sorunları olduğunu vurguluyor. Aynı zamanda dizi, kraliyet ailesinin geleneklere ve protokollere bağlılığının hem bir güç hem de bir zorluk kaynağı olduğunu göstermektedir.

Downton Abbey dizisine benzer diziler olara; The Durrells, Belgravia, The Tudors, Sandition, War & Peace sayılabilir.

1800'lü yıllarda geçen çok dizi izledim fakat bu dizinin karakterleri yaşamıma sızdı adeta.

Bazı dizi ve filmleri izledikten sonra o insanlara alışıyorum ve bu kez nerede oynamışlarsa o yapımları izlemeye koyuluyorum. Bazen hepsinde başarılı bulmaya devam ediyorum, bazen de bir rolün bir oyuncuya neler katabileceğin, aradaki farkı anlıyorum.

Eğer aksiyon olmadan da özellikle insan ilişkilerine özel bir dizi izlemeyi seviyorsanız, yüksek ihtimalle bu diziyi seveceksiniz.


ANNE WITH AN E - Hayallerinin peşinde umut dolu bir kız çocuğu

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

Anne with an E, Kanada yapımı bir drama dizisidir. Dizi, Lucy Maud Montgomery'nin Yeşilin Kızı Anne adlı romanından uyarlanmıştır. Dizi, 1890'lı yıllarda Kanada'da yaşayan yetim bir kız olan Anne Shirley'nin hayatını anlatır. Anne, evlenmemiş iki kardeş olan Matthew ve Marilla Cuthbert tarafından evlat edinilir ve Green Gables adlı çiftlikte yaşamaya başlar. Dizi, Anne'in hem kendini hem de ait olduğu yeri bulma yolculuğunu gösterir.

Dizinin başrolünde Anne Shirley karakterini canlandıran Amybeth McNulty yer almaktadır. McNulty, İrlandalı-Kanadalı bir aktristir ve Anne rolü için 1800 kişi arasından seçilmiştir. Dizide ayrıca Geraldine James (Marilla Cuthbert), R.H. Thomson (Matthew Cuthbert), Lucas Jade Zumann (Gilbert Blythe), Dalila Bela (Diana Barry), Corrine Koslo (Rachel Lynde), Aymeric Jett Montaz (Jerry Baynard) gibi oyuncular da rol almaktadır.

Dizideki bütün karakterler kendinize yakın bulacağınız, samimi hissettiren türden.

Anne Shirley hayal gücü ve tutkusuyla dolu bir çocuktur. Yaşadığı zorluklara rağmen hayata pozitif bakmayı ve kendini geliştirmeyi başarır. Dizide Anne'in maceraları hem eğlenceli hem de duygusal anlar yaşatıyor.

Dizi diğer taraftan 19. yüzyılın sonunda Kanada'da yaşanan toplumsal ve kültürel değişimleri yansıtmaktadır. Kadın hakları, ırkçılık, eğitim, aile gibi konulara değinir. Hem tarihi hem de güncel meselelere ışık tutar. Basit gibi görünen, kolay izlenen fakat içerik mesajları olarak güçlü bir dili olan yapımdır.

Dizi Anne Shirley'nin etrafındaki karakterlerle kurduğu ilişkileri gösterir. Anne'in Matthew ve Marilla ile olan aile bağını, Gilbert ile olan romantik ilişkisini, Diana ile olan dostluğunu ve diğer karakterlerle olan etkileşimlerini anlatır. Dostluk, aidiyet gibi temaları işler.

Anne Shirley'i canlandıran Amybeth McNulty, dizide çok başarılı bir performans sergilemiştir. McNulty, Anne'in hem neşeli hem de hüzünlü anlarını çok iyi yansıtmıştır. McNulty, Anne'in hayal gücüne, tutkusuna ve zekasına hayat vermiştir.

McNulty, Anne rolü için çok uygun bir seçim olmuştur. McNulty'nin kızıl saçları, çilleri ve yeşil gözleri Anne'in fiziksel özelliklerine çok benzemektedir. McNulty'nin ses tonu ve vücut dili de Anne'in karakterine çok uymaktadır. 

McNulty, dizideki diğer oyuncularla da çok iyi bir uyum yakalamıştır. McNulty'nin Matthew ve Marilla ile olan sahneleri çok duygusal ve samimi olmuştur. McNulty'nin Gilbert ile olan sahneleri ise çok romantik ve tatlı olmuştur. McNulty'nin Diana ile olan sahneleri de çok eğlenceli ve komik olmuştur.

Dizinin ilk bölümlerinde size çocuk yapımı izliyormuş hissi verse de devam etmenizi tavsiye ederiz. İlerleyen bölümlerde bu kız çocuğuna bu rol için var olduğunu inanacak kadar seveceksiniz.


BOĞA BOĞA

0 yorum | Şarkıları dinle...

  

Huzur arayanların kâbusa dönüşen hiyâyesi

Boğa Boğa filmi, İstanbullu iş adamı Yalın'ın finansal bir skandal sonrası eşi Beyza ile birlikte Assos'a yerleşmesi ve burada yaşadığı gerilimli olayları konu alıyor. Filmin başrollerinde Kıvanç Tatlıtuğ (Yalın) ve Funda Eryiğit (Beyza) yer alıyor. Filmin yönetmeni Onur Saylak, senaristi ise Hakan Günday. Filmin çekimleri Çanakkale'nin Assos'a bağlı köylerinde yapılmış. Filmin ilk gösterimi 15 Nisan 2023'te 42. İstanbul Film Festivali'nde yapılmıştır. Film, Netflix'te yayınlandığı hafta en çok izlenen film oldu.

Akıcı bir film olmadığını söyleyebilirim.
Sanat filmlerinde doğanın sesini, sessizliğini dinlemeye alışkın olsak da bu film nedense izlerken beni ne gerdi ne heyecanlandırdı. Yalın'ın aslında sorunlarından kaçmak için konakladığı ıssız sayılabilecek bir yerde sorunlarının içinden çıkmaya çalıştıkça istemeden batışına şahit oluyoruz. Filmin başından beri bir para mevzusu hakim. Yalın o para yüzünden battı, derken finalde her şey tersine dönüyor. Tabi ki para sayesinde. Finali iyi bağlanmış, çok iyi oyunculuğun izlenebileceği, sıkıcı bir film de denebilir.



10.000 KM

0 yorum | Şarkıları dinle...

 

10.000 Km (2014) filmi, biri Barselona’da diğeri Los Angeles’ta yaşarken ilişkilerini yürütmeye çalışan bir çiftin hikayesini anlatıyor. Teknoloji aracılığıyla iletişim kurmaya çalışan Alex ve Sergi, aralarındaki mesafenin aşklarını etkilemesinden korkuyor. Film, Carlos Marques-Marcet tarafından yönetilmiş ve senaryosu Clara Roquet ile birlikte yazılmıştır. Başrollerde Natalia Tena ve David Verdaguer oynamaktadır. 

Film, birçok ödül kazanmış ve beğeni toplamıştır. Avrupa Film Ödülü adaylığı da dahil olmak üzere 20’den fazla festivalde ödüller almıştır. Özellikle filmdeki oyunculuklar, yönetmenlik ve senaryo övgü görmüştür. Film, aynı zamanda SXSW Film Festivali’nde Özel Jüri Ödülü’nü kazanmıştır. uzun mesafeli ilişkilerin zorluklarını ve teknolojinin rolünü gerçekçi bir şekilde yansıttığı için izleyiciler tarafından da ilgiyle karşılanmıştır. Filmin başında birbirine tutkuyla bağlı olan bir çift görürüz. İşine olan sevgisi sebebi ile 1 yıllık bir süre için yurt dışına gitmek zorunda olan Alex'in ayrılıklarının ilk günlerinden ilerleyen günlerine kadar ilişkilerinin ne kadar değiştiğini, istemeseler de soğuduğunu görürüz. Her şeye rağmen bu ilişkiyi sürdürebilecekler midir?

Filmde uzun mesafeli ilişkilerin zorluğu ve teknolojinin hem yardımcı hem de engel olabileceği vurgulanmaktadır. Filmdeki çift, birbirlerine bağlı kalmak için teknolojiyi kullanıyorlar, ancak bu da aralarındaki fiziksel yakınlığı ve duygusal uyumu kaybetmelerine neden oluyor. Film, aşkın mesafeye dayanabilmesi için sadece iletişimin yeterli olmadığını, ortak hayallerin ve hedeflerin de önemli olduğunu gösteriyor.

Benzer filmler:

  • Anchor and Hope (2017): İki kadın ve bir erkek arasındaki ilişkiyi konu alan bir komedi-dram filmi.
  • Sevgililerimiz (2016): Bir yazarın eski sevgilisiyle yeniden bir araya gelmesini ve yeni sevgilisiyle yaşadığı sorunları anlatan bir romantik komedi filmi.
  • Aşk Benim Soyadım (2021): Bir çiftin evliliklerini kurtarmak için yaptıkları terapi seanslarını ve komik maceralarını anlatan bir komedi filmi.
  • Ağır Romantik (2020): Bir adamın hayatının aşkını bulmak için girdiği çılgın ilişkileri anlatan bir romantik komedi filmi.
  • Seni Uzaktan Sevmek (2010): Bir çiftin New York ve San Francisco arasında yaşadığı uzun mesafeli ilişkiyi anlatan bir romantik dram filmi.